AVRUPADAN Youtube Video
Oktan Erdikmen yazdı... “Herhal ilerdedir, yaşanacak günlerin en güzelleri…”
Bir tarafta onlar var. Düzen kuranlar. Doğanlar, büyüyenler, askere gidenler, evlenenler, çocuk yapanlar, sabah 8 akşam 5 çalışanlar, iş yerlerinde terfi alanlar, aşkın ancak 20’li yaşların bir oyuncağı olduğuna inananlar. Diğer taraftaysa geceleri çıkarınca bebek sayılanlar var.
-OKTAN ERDİKMEN-
Geçen gün yine ilk kez gittiğim bir berbere, kaç yaşında olduğunu sordum. -Erkeklerin genelinin aksine, tanımadığım berberlere gitmeyi severim-
“Geceleri çıkarırsak 30” diye cevap verdi.
Aslında 60 yaşındaymış.
“Abi, galiba yanlış hesapladınız” dedim. “8 saat uyusanız, geceleri çıkarınca 20 yapar”.
“Ben uyuduğum zamanları kastetmedim” dedi. “Geceleri dedim. Uyanıkken de boşa geçirdiğim zamanlar oldu”.
“O zaman hepimiz bebek sayılırız” dedim.
Durdu. Traşı bıraktı. Gözleri doldu.
“Haklısın” dedi. “Bebek sayılırız”.
Gülten Akın dizeleri gibi baktık birbirimize. İç geçirdik. Ve “Sonra işte” dedik, “Yaşlandık”.
Berber ve ben, olan bitenin farkındaydık. Bunu çoktan ve birbirimizi hiç mi hiç görmeden anlamıştık ama “Vaktinden önce anlamanın şaşkınlığı mı, vaktinde anlamanın sevinci mi, ya da biraz geç kalmanın o gereksiz tedirginliği mi?” emin değildik.
En sevinçli anlarda bile, olması gerektiği kadar mutlu olamamanın suçluluğu ve pişmanlığı vardı üzerimizde. Tam burada susmuştuk ama bazı sözler susarak da söylenir.
“İstediğimiz gibi bir düzen kuramadık. Neyse, işte buna da şükür”.
Bir şeylere tutkuyla bağlı olanlar
Tuttuğu takımın maçlarını günler öncesinden heyecanla bekleyen arkadaşlarım var. Binlerce kilometre öteye deplasmanlara gidenler.
Uçakların tüm modellerini ezbere bilen ve bu modelleri gökyüzüne bakarak doğru tahmin ettiğinde -Evet, bunu kontrol edebileceğiniz bir internet sitesi var- çocuklar gibi sevinen arkadaşlarım var.
Arabasını çok seven arkadaşlarım var. Ben bir yere sürtünce arabadan inip bakmazken, benzin istasyonlarındaki araba yıkama yerlerine arabaları çizilir diye girmeyen arkadaşlarım var.
Tuttuğu takımın attığı gole, uçağın modeline, arabasının motorundan gelen sese tutkuyla bağlanan insanlar bunlar.
Çoğunu anlayamasam, anladıklarımın çoğunu gereksiz bulsam da, herhangi bir şeye tutkuyla bağlı olmalarına hayranlık duyduğum insanlar.
Bir arabayı, bir saati, bir çantayı bu kadar sevebilen bir kişi, öğrenebilmiş olsaydı eğer, bir insanı kimbilir ne kadar sevebilirdi diye, hep merak ettiğim insanlar.
Bir tarafta onlar var. Düzen kuranlar.
Doğanlar, büyüyenler, askere gidenler, evlenenler, çocuk yapanlar, sabah 8 akşam 5 çalışanlar, iş yerlerinde terfi alanlar, aşkın ancak 20’li yaşların bir oyuncağı olduğuna inananlar.
Diğer taraftaysa geceleri çıkarınca bebek sayılanlar var.
Gülhane Parkı var. -Evet, burası eskiden sarayın bahçesiydi ve evet, yaşasın Cumhuriyet!-
Berber var. Siz varsınız.
Bir şeylere alışmasına; sesini çıkarmamayı, susmayı ve böylece başını -kısmen de olsa- belaya sokmamayı öğrenmesine rağmen, hala içten içe razı olmayanlar var.
Uyum sağlayanlar ama hala şiirden medet umanlar:
“Vay cevizin hali, vay benim halim…”
“Bu şiir Nazım’ın değil” diyenler var. -Evet artık hepimiz her şeyi bildiğimiz için-
Ne yapalım:
“Herhal ilerdedir yaşanacak günlerin en güzelleri…
Şimdilik sohbetimizde kederi:
Kesilip satılmış bir ceviz ağacının…”
Geri Dön 19 Mart 2023 Pazar Önceki Yazılar