AVRUPADAN Youtube Video
İsviçre’nin karanlık mirası: Müzelerde binlerce kafatası
Lozan Üniversitesi’nin hazırladığı bir rapora göre, İsviçre’deki müzeler ve koleksiyonlarda sömürge döneminde edinilmiş binlerce insan kalıntısı bulunuyor.
Rapora göre İsviçre’de en az 4 bin 175 insan kalıntısı saklanıyor. Çoğunluğu kafataslarından oluşan bu kalıntılar, sömürgecilik bağlamında edinilmiş. Çalışma, 2023’te 34 müzeye gönderilen anketlere verilen yanıtlar temel alınarak hazırlandı. 26 müze ve koleksiyon katılım sağladı.
Araştırmaya göre bu kalıntıların kimler tarafından, hangi koşullarda toplandığı ve İsviçre’ye nasıl getirildiği konusunda neredeyse hiçbir bilgi yok. En büyük koleksiyonlar Basel ve Zürih’te bulunuyor.
İsviçre’nin sömürgecilikle bağı
Eski sömürgeci güçlerin koleksiyonları genellikle kendi kolonilerinden gelen kalıntıları içerirken, İsviçre’deki koleksiyonlarda dünyanın her bölgesinden insan kalıntıları yer alıyor. Bu durum, İsviçre’nin resmî kolonisi olmamasına rağmen tüm sömürge imparatorluklarıyla kurumsal bağlar içinde olduğunu ve İsviçrelilerin doğrudan ya da dolaylı biçimde neredeyse tüm kolonilerde faal olduğunu gösteriyor.
Araştırmaya göre, İsviçre’nin bilimsel kurumları sömürge döneminden itibaren yalnızca eşya değil, veri ve teorilerin de uluslararası dolaşımında önemli bir merkez haline gelmişti. Ancak bu tarih hâlâ yeterince araştırılmış değil.
Geçmişin izini sürmek
Raporun yazarları, insan kalıntılarının kökenini araştıran 'bölgesel araştırmalara' daha fazla destek verilmesi ve bu çalışmaların kamuoyuna açık hâle getirilmesi çağrısında bulundu. Ayrıca atalarının kalıntılarının İsviçre koleksiyonlarında olup olmadığını insanların kolayca öğrenebileceği kamusal bir platform kurulmasını önerdiler.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu da 2007’de yerli halkların atalarının kalıntılarına erişme ve onları kendi iradeleri doğrultusunda gömme ya da değerlendirme hakkını yeniden teyit etmişti.
İsviçre’nin sömürgecilikten kazancı
İsviçre’nin kendi kolonileri yoktu. Ancak bu durum, sömürgecilikten yararlanmasının önünü açtı. Büyük sömürgeci güçlerle kurduğu ilişkiler, ülkenin dünya ekonomisinde güçlü bir yer edinmesini sağladı.
Ekonomist Richard Behrendt, 90 yıl önce, İsviçre’nin imparatorluklardan daha çok kazanç elde ettiğini, çünkü kolonilerin bakım maliyetinden muaf olduğunu yazmıştı. Kolonilere erişim sağlayanlar büyük servetler kazandı; en çok faydayı da İsviçreli üst sınıflar gördü.
Subaylar, tüccarlar ve üçlü ticaret
İsviçreliler, 17'inci yüzyılın başından itibaren Hollanda ve İngiliz Doğu Hindistan şirketlerinde görev aldı. Birçoğu kötü sonlar yaşasa da bazı subaylar servet elde etti, plantasyonlara girerek şeker gibi ürünler yetiştirdi ve Afrikalı köleleri çalıştırdı.
Bazı İsviçreli tüccar şirketleri de üçlü ticaretten (Avrupa–Afrika–Amerika hattında tekstil, köle ve plantasyon ürünleri) büyük kazanç sağladı. Örneğin 1719’da Bern kenti, İngiliz Güney Deniz Şirketi’ne en büyük yatırımı yaptı. Bu şirket, Amerika’daki İngiliz kolonilerine köle sağlıyordu.
Tekstil: Hindistan’dan esinlenen sanayi
Sömürge ticareti, Hindistan’dan getirilen değerli kumaşlarla birlikte pamuk işleme ve boyama tekniklerini Avrupa’ya taşıdı. İsviçre, Hint kumaşlarını taklit ederek ucuz üretim yaptı ve bu model 19. yüzyıla kadar devam etti. Komşu ülkelerdeki yüksek gümrük vergileri İsviçre’yi uzak pazarlara yöneltti.
Genç tüccarlar Hindistan’dan Osmanlı’ya kadar birçok ticaret merkezine gidip şubeler açtı. Riskli yolculuklar, sömürgeci güçlerin askeri ve hukuki koruması sayesinde yapılabiliyordu.
Küresel ticaret ve finansın temeli
Sömürgelerden gelen hammadde ticareti daha riskli ama çok daha kazançlıydı. Winterthur merkezli Volkart, Britanya idaresindeki Hindistan’da pamuk ve kahveyle küresel bir şirket kurdu. Basel merkezli Mission Ticaret Şirketi, Gana’da kakao üretimine yatırım yaparak önemli bir oyuncu oldu.
Bu ticaret, İsviçre’nin finans sektörünü de büyüttü. Kolonilerden dönen başarılı tüccarlar, sigorta şirketleri ve bankaların yönetiminde yer aldı. Bugünkü emtia ticaretinin temeli bu dönemde atıldı.
Bilim ve teknolojiye katkı
Sömürgecilik, bilim ve teknolojiye de alan açtı. Coğrafya, biyoloji, paleontoloji ve antropoloji tropik bölgelerde gelişti. Yerel bitkilerden ilaç araştırmaları yapıldı. Akademisyenler, tropik malzemeler üzerinde çalışarak kariyer yaptı. Jeologlar, petrol şirketleri için orman ve çölleri inceledi.
Birinci sanayi devrimi pamuğa dayanırken, ikinci dalga (kimya, otomotiv, elektronik) kolonilerden gelen hammaddeyle yükseldi. Malezya ve Seylan’daki kauçuk plantasyonları sanayiye ivme kazandırdı. Birçok İsviçreli bu plantasyonlarda çalıştı, bazıları büyük servet yaparak İsviçre’ye dönüp gösterişli villalar inşa etti.
Ancak birkaç zengin dönüşçüden daha önemlisi, İsviçre’nin küresel ekonomik düzende elde ettiği konumdu. Emtia tüccarları ve üreticiler sayesinde ülke, kolonilerin sunduğu erişimle sanayileşmiş bir güç hâline geldi. Yani aslında bütün bu zengiliğin altında karanlık bir miras yatıyor.
Geri Dön 06 Eylül 2025 Cumartesi Önceki Yazılar