AVRUPADAN Youtube Video
Zamanın iyileştirici gücü ve içimizdeki antiseptik mucize
Oktan Erdikmen yazdı... Flaubert’in meşhur romanı Madam Bovary’de muhteşem bir söz var: Dünya bu kadar basitti ve ben nasıl bu kadar karmaşık oldum?
-OKTAN ERDİKMEN-
Emma Bovary, bir çiftçinin kızı. Okuduğu romantik romanlara ve hikayelere özeniyor, oradakiler gibi tutkulu bir aşk yaşamak istiyor. Ancak sonu umduğu gibi olmuyor.
Şimdilerde roman okuyan pek kalmadı ama o tutkulu aşkları ve lüks hayatları özendiren bol miktarda dizi var.
İnsan, dünyayı bir şekilde karmaşık hale getirmeyi her dönemde başarıyor. Bu keşmekeş içerisinde kendimizi yaralıyoruz.
Fiziksel yaraların doğal bir iyileşme süreci var. Örneğin elinizi keserseniz, önce kan pıhtılaşır, enflamasyon, doku üretimi ve şekillendirme üzerinden dört aşama sonunda, iyileşirsiniz.
Bu yaralar genelde zamanla iyileşir. Antibiyotiklerle, antiseptik solüsyonlarla, yara bandı gibi desteklerle enfeksiyon riskini azaltıp iyileşme sürecini hızlandırabilirsiniz.
Psikolojik yaraların iyileşme süreci ise çok daha karmaşıktır. Yaşanan travmaya, geçmiş deneyimlere, kişinin dayanma gücüne göre değişir. Bazı psikolojik yaralar zamanla kapanır, bazıları ise kalıcı hale gelir. Burada antiseptiklerin, yara bandının yerini terapiler alıyor.
Herkesin içinde bir de hayatın kontrolünü alma iksiri var. Bana dikte edileni değil, içimden geleni yaşamak istiyorum dediğinizde etkisini hemen gösterir.
Dünyayı karmaşık hale getirdiğimiz için, sistemin etkisiyle hep en üste çıkmaya çalışıyoruz. En zengin, en ünlü, en başarılı biz olmalıyız. Oysa hayatın sıradanlığında, mutlu olmak için en kısa yol, hiç ama hiç dikkat çekmemek kadar basit.
Sultan Abdülaziz, Avrupa seyahatine çıkarken, “Tahtın ve tacın esareti var” demişti. “Küçük bir dükkanı olan esnaf olsaydım. Kimsenin derdi bize dert olmasaydı. Büyük meselelerden uzak yaşayıp gitseydik”.
Öyle olmadı. Hanedan mensubuydu. Her istediğini yapabilecek gücü vardı. Ama mutlu olamadı.
Birinci Mahmut, renkli padişahlardan biridir. Cuma namazından dönerken fenalaştı. Öldü zannettiler. Kuran okuyan bir hafız, sandukadan sesler geliyor diye koşup saraya haber verdi. Ama bu arada kardeşi tahta çıkmıştı. Açmadılar sandukayı. Hafızdan da haber alınamadı.
Birinci Mahmut’un çocuğu yoktu. İki şeyin tadına doyamadım diyordu: “Biri mehtap, biri evlat”.
İkisi de son derece basit isteklerdi.
Bu insanlar şimdi birer tarihi figürler ancak zamanında o gün hayatta olan insanlardı.
Geçenlerde Frankfurt Tarih Müzesi’ne gittim. Eskilerden kalan bir sürü eşya sergileniyor. Buraya kadar normal. Ancak bir bölümde, bugün kullandığımız şeyler, markalar, telefonlar, yiyecekler vardı. Açıklamayı okuyuncaya kadar anlam veremedim. “Gelecekte müzelerde bu ürünler olacak” diyordu.
Kullandığımız ürünler gelecekte müzelerde olacak. Biz de mezarda olacağız.
İmparator Sezar, iktidar mücadelesinde suikaste uğradı. Öldürüldü. Suikastçılar da cenazeye geldiler. O esnada Sezar tabutun içinde doğruldu. Herkes kaçıştı.
Aslında, onları korkutmak ve halkı ayaklandırmak isteyen Antonius, Sezar’ın mumyasını yaptırmış ve otomatik bir sistemle onu hareket ettirmişti. Yani tabutta doğrulan Sezar değil, mumyasıydı. Çünkü ölümden sonra dirilmek mümkün olmuyor.
Bu yüzden, zaman hem fiziksel hem de psikolojik yaraları iyileştirir evet. Ancak herkes içindeki iksiri çıkarıp antiseptik solüsyon niyetine kullanmaya bir an evvel başlarsa fena olmaz.
Çünkü dünya bu kadar basit. Karmaşık olan biziz.
Geri Dön 27 Ağustos 2023 Pazar Önceki Yazılar