AVRUPADAN Youtube Video
Oktan Erdikmen yazdı... “Yaşıyorsak, hâlâ umut var demektir"
İnsan, ne yaşarsa yaşasın. Bir süre sonra hepsi birer hatıra oluyor. Antakya Müzesi'nde bir mezar taşında yazan Seneca sözü gibi: “Yaşıyorsak, hâlâ umut var demektir”.
-OKTAN ERDİKMEN-
Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba.
İnsan, ne yaşarsa yaşasın. Bir süre sonra hepsi birer hatıra oluyor. İyi şeyler de kötü şeyler de bizim bir parçamız haline geliyor. Alışıyoruz.
Şeker Portakalı’nda, Zeze ile Portuga arasında şöyle bir diyalog geçiyor:
- Acılarım kaç gün sürecek Portuga?
- En fazla 40 gün.
- Peki, 40 gün sonra geçecek mi?”
- Hayır. Alışacaksın.
Alışacağız. Çünkü başka çaremiz yok. Zaten nelere alışmadık ki bugüne kadar? Salgınlara, savaşlara, depremlere, dünyanın en büyük felaketlerine alışacağız. Alışmak kolay. Ama işte, unutmak zor.
Mehmet Turgut’u unutmadık
Bugün NSU tarafından katledilen vatandaşımız Mehmet Turgut'un ölüm yıldönümü. Mehmet Turgut, 25 Şubat 2004'te ırkçı teröristler tarafından döner büfesinde çalışırken vurularak öldürüldü.
Büfeyi normalde patronu açıyordu. O gün çok trafik vardı. Patronu gecikince, dükkana inip kendisi açtı.
O esnada ırkçı teröristler geldiler. Yakın mesafeden üç kurşunla ateş ettiler. Kurtulma şansı yoktu.
Patronu geldiğinde, eşyaları taşımak için yardım istedi. “Mehmet Mehmet” diye bağırdı. Ama ses gelmedi.
Her NSU cinayetinde olduğu gibi, burada da polis, yakınların hayatını zindan etti. Patronu şehri terk etmek zorunda kaldı. Kardeşini, ailesini sorguladılar.
Mehmet Turgut, NSU'nun bilinen beşinci kurbanıydı. Polis cinayetlerin faillerini gidip Türkiye’deki köylerde bile aradı ama yanı başında aramadı.
Alman medyası, “döner cinayetleri” dedi. “Uyuşturucu” dedi. “Kara para” dedi. “Türklerin içine girmesi zor olan paralel dünyası, cinayetlerin aydınlatılmasını zorlaştırıyor” dedi.
Her ihtimali düşündüler, her taşın altına baktılar. Düşünmedikleri, akıllarından bile geçirmedikleri veya görmezden geldikleri tek ihtimal vardı. O da gerçek olan ırkçı terör ihtimaliydi.
Gerçek ortaya çıktıktan sonra devlet özür diledi. NSU cinayetlerinde katledilenlerin ailelerine, 10'ar bin avro tazminat ödemek istedi. Bazısı kabul etti, bazısı etmedi. Kabul edenler arasında sosyal yardım alanlar da vardı.
Sosyal yardım dairesi, ailelerin aldıkları yardımı kesmek istedi. “Sizin paranız var ya dediler. 10 bin avro aldınız ya”.
Birbirimizin hayatını kolaylaştıralım
Almanya’da ırkçılar hala ortalıkta kol geziyor. Binlercesi silahlı. Anketlerde sürekli oylarını arttırıyorlar. Merkez sağ partiler de gittikçe onlara yaklaşıyor. Sol, somut bir alternatif sunamıyor. Hayat, bizim için her geçen gün daha da zorlaşıyor.
Gurbette yaşam zaten zor. Birbirimize sahip çıkarak bu hayatı biraz kolaylaştıralım.
Bugün aynı zamanda Sabahattin Ali’nin doğum günü. Kürk Mantolu Madonna’nın, Kuyucaklı Yusuf’un yazarı. 1928’de eğitim için Almanya’ya gönderilmişti.
Bir gün Potsdam sokaklarında gezerken şunları yazdı:
“Bugün de Potsdam’dan süzerken Potsdam’ı,
Yaktı yine içimi kimsesizliğin gamı.
Gözlerim inhinasız uzayan caddelerde
Dedim bu soğuk şehir nerede, İstanbul nerede?
Sokaklar saatlerce uzanır bükülmeden
Almanlar dolaşır üzerinde gülmeden”
İşte bu sokakları ısıtacak olan, kimsesizliği giderecek olan şey birbirimizi sevmemizdir. Çünkü sevgi bulaşıcıdır. Mutluluk bulaşıcıdır. O zaman Türkler de, Kürtler de, Almanlar da bu sokaklarda gülerek dolaşır. Hep birlikte, huzur içinde, yaşar gideriz. Zor değil.
Antakya Müzesi’nde bir mezar taşında yazan Seneca’nın sözü gibi:
Geri Dön 25 Şubat 2023 Cumartesi Önceki Yazılar“Yaşıyorsak, hâlâ umut var demektir”