AVRUPADAN Youtube Video
Hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz, tek teselli yazı hariç
Yeni yılın ilk gününden herkese merhaba, işte haftanın yorumu…
Videoların hayatımızı ele geçirmesinin ardından yazı yazmaya ara vermiştim. Avrupadan Bülten vesilesiyle yeniden bir yazıyla karşınızda olmaktan mutluyum.
“Çünkü hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz. Yazı hariç. Evet, tabii, tek teselli yazı hariç”
Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ının bu son cümlesi, NASA’nın Jüpiter’e gönderdiği uzay aracının üzerine yazılmıştı.
Arjantin’de Eller Mağarası var. İnsanlar, 10 bin yıl önce buraya gidip el izleri bırakmışlar.
Çehov’un dediği gibi, “Her maceranın sonu gelir, geriye hiçbir şey kalmaz. Hatıralardan başka” İnsan da unutulmamak için, mağaralara el izini bırakıyor, uzay aracına yazı yazıyor. Birileri bunu görür de beni hatırlar, benim var olduğumu bilir, unutmaz diyor.
***
Oktay Akbal’ın muhteşem öyküsünü okuduğumda, aslında ekmeklerin hala çok güzel olduklarını düşünüyordum. "Önce ekmekler bozuldu” diye yazmıştı ve ben henüz yaşlanmadığım için ne demek istediğini anlamamıştım.
"Önce ekmekler bozuldu” diye yazdı Oktay Akbal. "Sonra her şey. Çünkü yeryüzünde savaş vardı”
1 Ocak 2023 itibarıyla, yeryüzünde her zaman olduğu gibi yine savaş var (Son 300 yıldır dünyanın herhangi bir yerinde savaş olmadan geçirdiğimiz gün sayısı sadece 26).
Ve dün gece saat 12’yi geçtiğinde, “Önce ekmekler bozuldu” dedim kendi kendime. Sonra yılbaşı akşamları.
Çünkü hiçbir şeyin hiçbir şey gibi olmadığı son yıllarda, elbette ki yılbaşları bu sürecin dışında kalamazdı.
***
Son yıllarda zor zamanlar geçirdik. Depremler, yangınlar, seller gördük. Salgın nedeniyle her yer kapandı aylarca evden çıkamadık. Bir arkadaşımızla bir kahve içip dertleşecektik; restoranlar, kafeler kapandı. Aslında o kadar da büyük dertlerimizin olmadığını öğrendik.
Birçoğumuz, hayatındaki en zor seneleri yaşadı psikolojik açıdan. Yine de dünya tarihine baktığımızda, çok şanslı bir kuşak olduğumuzu söyleyebiliriz.
Örneğin Almanya’da ilk aşının yapıldığı 101 yaşındaki Edith Teyze için, son iki sene hayatının en zor seneleri değildi.
O doğdunda, dünya savaşı yeni bitmişti. Açlık vardı, sefalet vardı. Şimdi Birinci Dünya Savaşı diyoruz ya. O zaman çok daha büyük bir olaydı bu. Çünkü henüz ikincisi yaşanmamıştı. İlk kez bir dünya savaşı çıkıyordu. On milyonlarca insan ölmüştü.
Edith Teyze’nin ailesi, kızlarının tam savaşın bittiği güzel günlerde doğduğunu sanıyordu ama bu sefer de İspanyol gribi çıktı. 50 milyon insanın ölümüne neden oldu.
Tam salgın bitti diye sevinirken, büyük bir buhran başladı. Dünya tarihinin en büyük yoksulluklarından biri yaşandı. Edith Teyze, 13 yaşına geldiğinde Almanya’da üç kişiden biri işsizdi. Krizden istifade Naziler iktidara geldiler. Almanya başta olmak üzere tüm dünya kan gölüne çevrildi.
Edith Teyze, 26 yaşına geldiğinde yaşadığı şehirler bombalandı. O dönemde 3-4 aile bir dairede yaşamak zorunda kaldı. Zillerin üzerinde “Schmidt Ailesi için bir kez”, “Mayer Ailesi için 2 kez basın” gibi yazılar yazıyordu. Şehirler enkaz altındaydı. Toparlanmak yıllarca sürdü. Almanlar o güne “sıfırıncı saat” adını verdiler.
Masum insanların üzerine atom bombaları atıldı. Koskocaman iki şehir, masum çocuklarla birlikte yok edildi. Kore Savaşı, Vietnam, Aids, Çernobil faciası, Bosna katliamı. Edith Teyze, bunların hepsini yaşadı ve hayatta kalmayı başararak 101 yaşına geldi.
Daha kötü felaketler de gördü dünya. 14'üncü yüzyılda 200 milyon insan vebadan öldü. İspanyollar ve Portekizliler, 16'ncı yüzyılda Amerika kıtasını keşfettiler. Giderken kasten çiçek mikrobu bulaştırılmış battaniyeler götürdüler ve bunları yerlilere hediye ettiler. On milyonlarca yerli bu şekilde katledildi. Çünkü bu virüse karşı bağışıklıkları yoktu.
Bugün, belki tüm dünya değil ama Avrupa’da yaşayan biz çok şanslıyız. İstediğimiz an temiz suya ve yemeğe ulaşabilecek kadar şanslı olan az sayıda insanlar arasındayız. Buzdolabı birkaç metre uzağımızda duruyor. İstediğimiz her an yemek yiyebiliriz. Yarın sabaha kadar, şehrimizin bombalanması veya vurularak öldürülme ihtimalimiz yok denecek kadar az. Yine de mutsuzuz.
***
Filozof Epikür, mutluluğu insanlardan uzakta bulabileceğine inandığı için, öğrencileriyle birlikte şehirden uzak bahçeli bir evde yaşardı.
Evin kapısında şöyle yazardı:
"Hoş geldin yabancı. Burada en büyük amacımız mutlu olmaktır”.
***
Önce ekmekler bozuldu. Sonra yılbaşı akşamları.
Ama söz uçuyordu ve biz de artık yazıyla karşınızdayız.
Hem yeni yıla, hem de Avrupadan Bülten’e hoş geldiniz.
“Burada en büyük amacımız mutlu olmaktır”…
Oktan Erdikmen
Avrupadan haberler artık cebinizde olacak. Hafta içi günde bir kere, saat 09.00’da yenilenen bültenimizden haberdar olmak, haberleri cep telefonunuzdan okumak için akıllı telefonlarınıza Avrupadan uygulamasını indirebilirsiniz.
Android cihazınıza indirmek için buraya tıklayın.
iOS cihazınıza indirmek için buraya tıklayın.
Ayrıca bültene abone olarak her sabah haberleri e-posta yoluyla da alabilirsiniz.