AVRUPADAN Youtube Video
Bir kere göçmen, hep göçmen
Bir göçmenin geri dönmesi diye bir şey yoktur. Bir kere göç eden, ömrünün sonuna kadar göç eder durur. Bir kere gurbetçi, artık hep gurbetçidir. Döndüğünüzde bulduğunuz insanlar, yerler, duygular bambaşka şeylerdir çünkü.
Alman Koloniler Bürosu Sekreteri Wilhelm Solf, 1912 yılında Reichstag'da yaptığı bir konuşmada şunları söylemişti: “Biz Almanız, biz beyazız ve beyaz kalmak istiyoruz”
Almanlarla kolonilerde yaşayan siyahların evliliklerine izin verilip verilmemesi konusunda, milletvekillerinin içgüdülerine göre oy vermelerini istiyordu: “Çocuklarınızı kolonilere gönderiyorsunuz. Eve zenci gelinler getirmelerini ister misiniz? Beşiklerinize zenci bebekler yatırmalarını ister misiniz?”.
Reichstag böyle bir karar almasa da, Alman kolonileri kendi kendilerine Almanlarla siyah yerliler arasındaki evlilikleri yasakladı. Almanya bu evlilikleri yasaklayan tek kolonyal güç oldu.
Havada ırkçılık var
Almanya, bunların ardından iki tane dünya savaşı çıkardı. Dünya tarihinin en büyük katliamına imza attı. Maalesef bu ülkenin soy diziminde net bir ırkçılık var. Bu yüzden son dönemde CDU’dan gelen aşırı sağcı açıklamaları çok ciddiye almamız gerekiyor.
Ülkenin en büyük iki partisinden biri, son anketlerde açık ara birinci çıkan muhafazakar sağ CDU, gün geçtikçe aşırı sağa kaymaya başladı.
Haberleri takip edemeyenler için olan biteni özetleyelim:
Yılbaşında, bir grup genç, polise ve sağlık ekiplerine saldırmıştı. CDU milletvekilleri, bu olaylardan hemen göçmenleri sorumlu tuttular. İçlerinden biri “Araplar ve Türkler” ifadesini kullandı.
Polis, olay çıkaranların üçte ikisinin Alman olduğunu açıklamasına rağmen, hedef göstermeye devam ettiler ve sürekli el yükselttiler.
Merkel’den sonra genel başkanlığa getirilen Friedrich Merz, son olarak Arap göçmen çocukların küçük paşalar olduğunu iddia etti: “Devlete meydan okumaktan zevk alıyor, kural tanımıyorlar”.
Partinin genel sekreteri, bir adım daha ileri giderek okul bahçesinde Almanca dışındaki dillerin yasaklanmasını istedi. Burada kastettiği kuşkusuz İngilizce ve İspanyolca değil, Türkçe ve Arapça idi.
Gün geçtikçe aşırı sağcı AfD’ye yaklaşan muhafazakar demokratlar, bu sert söylemlerin oylarını arttırmasından memnun. Ama biz havadaki o ırkçılık kokusundan hiç memnun değiliz.
John Paul Young’ın ünlü şarkısını biraz değiştirecek olursak: “Racism is in the air, everywhere I look around. Racism is in the air, every sight and every sound”. (Baktığım her yerde, havada ırkçılık var. Her görüntüde, her seste, havada ırkçılık var)
Bir kere göçmen, hep göçmen
Almanya’da göçmen karşıtı fikirler 70’li yıllardaki ekonomik krizle hız kazandı. 1973’te ekonomik gelişim normal seyrine dönünce, sosyal liberal hükûmet, “misafir” işçilerin gönüllü olarak ülkelerine dönmeleri için teşvikler vermeye başladı.
1983 yılında çıkarılan bir kanunla, Türkiye’ye geri dönmek isteyenlere 10 bin 500’er mark prim verildi. O dönemde Almanya’da yaşayan Türklerin sayısı ise 1,5 milyon civarındaydı.
Ancak beklenenden çok daha az sayıda yabancı işçi, anavatanına dönmeyi tercih etti. Kalanlar, ailelerini de yanına alıp Almanya’da yeni bir hayat kuran insanlardı ve birçoğu geri dönmedi, dönemedi.
Zaten, bir göçmenin geri dönmesi diye bir şey yoktur. Bir kere göç eden, ömrünün sonuna kadar göç eder durur. Bir kere gurbetçi, artık hep gurbetçidir. Döndüğünüzde bulduğunuz insanlar, yerler, duygular bambaşka şeylerdir çünkü.
En kötüsü de, göç etmeden önce bunu size kimse söylemez. Yıllar sonra öğrendiğinizde de artık her şey için çok geçtir.
Savaşla birlikte artan eşitsizlik ve ekonomik sıkıntılar, toplumun ırkçı damarlarının yeniden kabarmasına neden oldu. Bunlar bizi daha da zorluyor. Çünkü bizim dönecek bir yerimiz yok. Belki Türkiye’ye veya başka bir ülkeye yeniden göç edebiliriz. O zaman da yeni bir entegrasyon kursuna katılmamız gerekir.
Odadaki fili dışarı çıkarmalıyız
İngilizce’de odadaki fil diye bir deyim var. Bir odada, kocaman bir fil duruyor. Ortalığı dağıtıyor, vazoları bardakları kırıyor. Ancak içeridekiler görmezden geliyorlar. Çünkü onu dışarı çıkarmak zor. Bambaşka şeyleri tartışıyorlar. Asıl sorunları es geçiyorlar.
Almanya’nın çok ciddi sorunları çözülmeyi beklerken, CDU lider kadrosu aşırı sağcı popülizmin kucağında horon tepiyor (Bu cümleyi, yazıyı Almancaya çevirip okuyacaklarını bildiğim için gıcıklık olsun diye yazdım. Siz takılmayın).
Ama bu kısım kolay çevrilir:
Sigarayı bıraktıktan bir hafta kadar sonra, dolaptan montumu çıkarıp giymiştim. Üstüne o kadar kötü bir sigara kokusu sinmişti ki, giymemle çıkarmam bir oldu. Hemen çamaşır sepetine attım. Oysa bu koku, daha bir hafta önce, sigara içtiğim dönemde beni hiç ama hiç rahatsız etmiyordu.
Ne demiştik: Havada ırkçılık var.
Televizyon programlarınızda, parti toplantılarınızda, ağzınızdan çıkan köpüklerde pis bir ırkçılık kokusu var. Siz bu kokuyu almıyorsunuz. Çünkü çevreniz sadece size benzeyen insanlarla dolu.
En acısı da kendinizi vatansever zannederken, Almanya için çırpınan insanları üzüyorsunuz.
Bu yüzden parti binalarınızın camlarını açın ve içerideki o pis koku dışarı çıksın.
Yoksa bu ülkeyi rayından çıkaracaksınız. Unutmayın ki, biz Almanya’yı sizden daha çok seviyoruz.
Çünkü göçmenlik ne kadar zor biliyoruz ve bizim ne dönecek bir yerimiz ne de yeniden göç etmeye niyetimiz var.
NOT: Camları açınca doğal gazı kapatmayı unutmayın.
Oktan ERDİKMEN
------------------------------------------------
Geri Dön 15 Ocak 2023 Pazar Önceki Yazılar