AVRUPADAN Youtube Video
Füruğ Ferruhzad - Pencere
Günün şiiri, Füruğ Ferruhzad'ın Pencere adlı şiiri...
Bir pencere, bakmaya
Bir pencere, duymaya
Bir pencere, yeryüzünün yüreğine ulaşan
tıpkı bir kuyu gibi
Tekrarlanan mavi şefkatin enginlerine açılan.
Yalnızlığın küçücük ellerini
Cömert yıldızların verdiği
gece bahşişi kokularıyla
Dolduran bir pencere
Belki de konuk etmek için güneşi
şamdan çiçeklerinin gurbetine
Bir pencere, yeter bana.
Oyuncak bebeklerin ülkesinden geliyorum ben
Bir resimli kitap bahçesinde
Kâğıt ağaçların gölgesi altından
Toprak yollarında geçip giden
Kuru mevsiminden,
kısır aşk ve dostluk deneylerinin
Sıralarında veremli okulların
Alfabelerin soluk harflerinin büyüdüğü yıllardan
Ve karatahtaya taş sözcüğünü
yazar yazmaz çocuklar
Ulu ağaçlardan sığırcıkların
çığlık çığlığa kanat çırparak
Uçup gittikleri
O andan.
Etobur bitkilerin köklerinden geliyorum ben
Ve hâlâ başım
Dopdolu
Bir deftere topluiğnelerle
Çakılan
O kelebeğin yabancı sesiyle.
Asılınca güvenim adaletin koptu kopacak ipiyle
Ve bütün kentte
Parıldayan ışıklarımın yüreğini
parça parça edince onlar
Koyu renk mendiliyle yasanın, bağladıklarında
Aşkımın çocuksu gözlerini
Ve isteğimin acı şakaklarından
Fışkırdığında kan
Yaşamım artık
Hiçbir şey olmadığında, hiçbir şey olmadığında
duvar saatinin tiktaklarından başka
Anladım birden yolum yok,
yolum yok, yolum yok
Çılgınca sevmekten başka.
Bir pencere yeter bana, bir tek pencere
Bilince ve bakışa ve suskunluğa
İşte öylesine boy atmış ki ceviz fidanı
Anlatabilir artık genç yapraklarına
tüm bir duvarı.
Ve sor aynadan
Adını kurtarıcının
Ve işte senden daha yalnız değil mi
Ayaklarının altında titreyen yeryüzü?
Yıkıntı elçiliğini, peygamberler
Kendileriyle birlikte getirmediler mi çağımıza?
Ve yankıları değil mi o kutsal metinlerin
Bu patlamalar ardarda
Bu zehirli bulutlar?
Ey dost, ey kardeş, ey herkes!
Yazın tarihini gül soykırımının
Aya vardığınızda!
Düşler
Ne kadar safsalar o yükseklikten düşer ölürler
Şimdi dört yapraklı bir yoncayı kokluyorum ben
Eski düşüncelerin gömütünde boy atmış yonca
Ve soruyorum saflığın ve bekleyişin kefeninde
toprak olan o kadın
gençliğim miydi benim?
Çıkabilecek miyim yeniden
o merak merdivenlerinden?
Merhaba diyebilecek miyim
o iyi tanrıya çatılarda dolaşan?
Seziyorum zaman geçip gitti artık
Seziyorum an, tarihin yapraklarından
benim payıma düşendir
Seziyorum aldatıcı bir aralıktır bu masa
saçlarımla o garip ve kederli
adamın elleri arasında.
Bir şey söyle bana
Teninin tüm sevgisini sana bağışlayan insan
Ne istiyor diri kalma duygusundan başka?
Bir şey söyle bana
Kıyısındayım pencerenin
Ve güneşle bağlantıda...
Çeviri: Onat Kutlar - Celal Hosrovşahi
Geri Dön 24 Ağustos 2024 Cumartesi Önceki Yazılar