AVRUPADAN Youtube Video
Yabancı hemşirelere günlük ırkçılık: Bu artık hayatımızın parçası
Almanya’da her beş hemşireden biri yurtdışından geliyor. Ancak araştırmalar, bu çalışanların hastanelerde neredeyse her gün ayrımcılık ve ırkçılıkla karşılaştığını gösteriyor.
Almanya’nın sağlık sistemi, yabancı kökenli bakım çalışanları olmadan ayakta duramıyor. Ülkede görev yapan her beş hemşireden biri başka bir ülkeden geliyor. Buna rağmen, bu çalışanlar sık sık aşağılayıcı sözlere, dışlanmaya ve açık ırkçılığa maruz kalıyor.
Kamerun doğumlu hemşire Audrey Mefaha, Rheinland-Pfalz eyaletindeki Alzey ilçe hastanesinde çalışıyor. Dört yıl önce Almanya’ya geldi, kısa sürede Almanca öğrendi. Nisan ayında bakım uzmanı eğitimini tamamladı. Hastalarıyla ilgilenmekten ve onların kendini yalnız hissetmemesini sağlamaktan mutlu olduğunu söylüyor.
Ama Mefaha için ırkçı sözler neredeyse günlük hayatın bir parçası.
“Kahvemi sizin gibi seviyorum” diyerek dalga geçtiler
Mefaha, en çok da ten rengi üzerinden hedef alındığını anlatıyor. Bir gün bir hastaya kahvesini nasıl istediğini soruyor: “Siyah mı, sütlü mü?” Hasta ise “Sizin gibi istiyorum” diye cevap veriyor.
Bazılarının bunu 'şaka' olarak gördüğünü söyleyen Mefaha, buna rağmen çok incindiğini belirterek “Yabancı kökenli biri olarak her gün böyle yorumlar duymaya hazır olmak zorunda kalıyorsunuz” dedi.
Aynı hastanede çalışan ve yine Kamerun’dan gelen hemşire Audrey Nzemenou da benzer cümlelerle karşılaşıyor. Bazı hastaların “Sizin gibi koyu tenli birinin bakım yapmasını istemiyorum” diyerek kendilerini reddettiklerini, hatta zaman zaman kendilerinden korktuklarını anlatıyor.
“Onlar olmasa hastanede hiçbir şey yürümez”
Alzey ilçe hastanesinin hemşirelik hizmetlerinden sorumlu yardımcısı Martina Barz, tabloyu yakından görüyor. Hastanedeki 250 bakım çalışanının yaklaşık dörtte birinin göçmen kökenli olduğunu belirten Barz, “Yeterli sayıda Alman hemşire başvurmuyor. Bu yüzden yurtdışından gelen meslektaşlarımıza çok minnettarız. Onlar olmasa hastanede hiçbir şey yürümez” dedi.
Barz, hemşirelerle açık konuşmanın ve onlara destek gösterilmesinin önemli olduğunu vurguladı ve “Onlara, bizim ve tüm ekibin yanlarında olduğumuzu söylemek benim için çok önemli” diye konuştu. Dil bariyerinin zaman zaman yanlış anlamalara yol açabildiğini, hastaların önemli bir bölümünün de 80 yaşın üzerinde olduğunu hatırlatıyor.
Ayrımcılıkla mücadele eğitimi: Sineye çekip eve götürüyorlar
Rheinland-Pfalz’taki Göç ve Uyum Meclisleri Çalışma Grubu Başkanı Kemal Gülçehre, ayrımcılıkla mücadele için bakım çalışanlarına yönelik atölyeler düzenliyor. Beş yıldır bakım kurumlarında 'ırkçılık ve ayrımcılık' temalı eğitimler veriyor.
Gülçehre, “Bakım alanında çalışan insanlar zaten çok büyük bir yük taşıyor. Irkçı ayrımcılık bu baskıyı daha da artırıyor” dedi. Atölyelerde çalışanlara, hakaretlere nasıl karşı çıkabilecekleri ve işveren karşısında hangi haklara sahip oldukları anlatılıyor.
Yine de pek çok kişinin sessiz kalmayı tercih ettiğini söyleyen Gülçehre, “Ne yazık ki çalışanlar bu sözleri sineye çekip evlerine götürüyor. Bu da onlarda uzun vadede ağır izler bırakıyor” dedi.
Bu tür atölyelere sağlık dışındaki sektörlerde de ihtiyaç olduğunu vurgulayan Gülçehre, projeye verilen federal fonun yıl sonunda biteceğini, bu nedenle çalışmaların geleceğinin belirsiz olduğunu söylüyor.
Araştırma sistematik ayrımcılığı ortaya koyuyor
Almanya Entegrasyon ve Göç Araştırmaları Merkezi’nin (DeZIM) yeni araştırması, uluslararası bakım çalışanlarının iş koşullarını inceledi. Araştırmaya katılanların önemli bir bölümü, işyerinde sistematik ayrımcılık yaşadığını aktardı.
Katılımcılar, yalnızca hastalardan değil, meslektaşlarından ve yöneticilerden de ayrımcı tutumlar gördüklerini anlattı. Küçük düşürme, dışlama, sözlü hakaret ve bazı durumlarda fiziksel saldırıya varan olaylar rapor edildi.
Araştırmacılar, temel sorunun yönetimlerin bu şikâyetleri çoğu zaman ciddiye almaması olduğunu vurguluyor. Birçok bakım çalışanı işini kaybetme korkusuyla yaşadıklarını bildirmiyor. Bu suskunluk, ırkçı davranışların 'normalleşmesine' yol açıyor.
Çalışmada, birçok hastanede ayrımcılığa karşı açık ve işleyen koruma mekanizmalarının bulunmadığı, bunun da uluslararası personelin uyumunu zorlaştırdığı ve nitelikli çalışanların Almanya’yı terk etmesine yol açtığı uyarısı yapılıyor.
Alzey ilçe hastanesinde 2024’te yapılan iç anket de tabloyu teyit ediyor. Yabancı kökenli bakım çalışanlarının üçte biri, hastalardan ayrımcılık gördüğünü söyledi. Yüzde 8’i ise benzer deneyimleri meslektaşlarıyla yaşadığını belirtti.
Hastane, 2017’den bu yana özellikle yurtdışından gençleri işe alıyor. Bazı çalışanlar, hastanenin kendi hemşirelik okulunda eğitim görüyor ve kurumun sağladığı yurtta kalabiliyor.
“Irkçı sözleri kabul etmiyoruz”
Hemşirelik Direktörü Jonas Virchonen, hastanede birkaç yıldır uluslararası çalışanlarla ilgilenen bir uyum görevlisi bulunduğunu anlatıyor. Bu görevli, özellikle işleyiş ve uyum süreçlerinde yabancı hemşirelere eşlik ediyor.
Virchonen, ırkçı ifadelerin hastanede tolere edilmediğinin altını çizerek “Bu tür sözler duyduğumuzda önce hasta ile doğrudan konuşuyoruz. Gerekirse başka adımlar da atıyoruz” dedi.
Çok ağır durumlarda hastalara “Memnun değilseniz hastaneyi terk edebilirsiniz” denebildiğini aktaran Virchonen, buna rağmen her zaman böyle bir yolun mümkün olmadığını hatırlatıyor: “Bizim, hastaları tıbbî olarak bakım ve tedavi etmek gibi net bir görevimiz var. Hastaların bu hizmete hakkı var” dedi. Hastane içinde herkes için geçerli kurallar bulunduğunu, bunların hastalar için de bağlayıcı olduğunu söylüyor.
Hastaların desteği, hemşirenin direnci
Hasta Frank Demmerle, Audrey Mefaha’nın Alzey’e gelip burada çalışmasından memnun olduğunu söylüyor. Diğer hastaların sarf ettiği kırıcı sözlere anlam veremediğini belirterek “Böyle şeylerin yaşanması üzücü” dedi. Özellikle ücretlerin düşük olduğu bakım alanında, Mefaha gibi işine bağlı insanlara daha çok ihtiyaç olduğunu vurguluyor.
Aynı odada kalan hasta Peter Nassau da benzer bir tablo çiziyor. Yabancı hemşirelerle ilgili şimdiye kadar yalnızca olumlu deneyimler yaşadığını anlatarak “Hepsi çok yardımsever ve kibar. Onlarla rahatça konuşabiliyorsunuz, hastalar için gerçekten buradalar” dedi.
Audrey Mefaha ise tüm bu yaşananlara rağmen mesleğinden vazgeçmiyor. Ayrımcı ve kırıcı sözlerle baş etmeyi öğrendiğini söyleyen Mefaha, “Bununla yaşamayı öğreniyorsunuz. Bu bizim günlük hayatımız” dedi.
Geri Dön 16 Kasım 2025 Pazar Önceki Yazılar